Müziği BaşlatDurdur
scripichnyi_kliuch
logo
globus
Müziği BaşlatDurdur
Türkçe
languages
  • arrow
    arrow

    Uzak ve güzel, sessizliğin güzel bir müzik gibi yankılandığı ve havanın baldan tatlı olduğu bir yerde, bir Gizemli Göl varmış.

    Her sabah masmavi sularının üstünde, bir sürü güzel lotus çiçeği etraflarındaki dünyanın güzelliğinden zevk alarak ve sevinçlerini birbirleriyle paylaşarak açarlarmış.

    Bu lotus çiçeklerinin her biri kendine özgü, benzersiz ve asilmiş: beyaz, pembe, kırmızı ve hatta sarı ve mavi…  
    ve Gizemli Göl onları sularında yansıtıyormuş.

    Bir keresinde o Göl’de çok özel bir şey olmuş… 

  • arrow
    arrow

    Büyük Beyaz Lotus Çiçeği, kalbindeki tohum kapsülünde olgunlaşmış olan küçük tohumlar ile konuşmaya başlamış:

    “Sevgili çocuklarım! Siz artık olgunlaştınız ve kendi yolunuza başlama zamanı geldi. Sizi zor ve tehlikeli bir yolculuk bekliyor. Bu yolculuğun sonunda her biriniz bizim dünyamızın sakinleri kadar güzel olabilirsiniz. Ancak, hepiniz yolunuzu sonuna kadar sürdürmeyecek ve evinize geri dönmeyeceksiniz.  
    Beni çok dikkatli dinleyin çünkü bu eski bilgi nesilden nesile aktarıldı. 

  • arrow
    arrow

    Her birinizde altınla bile satın alınamayan Üç tane Hazine gizlidir. Tehlikedeyseniz ancak onları hatırlayabilirseniz, en zor sınavları geçebilirsiniz.  
    Bu Üç Hazine 

    zhen

    DOĞRULUK

    shan

    MERHAMET

    ren

    HOŞGÖRÜ

    Onların size yardım edemeyecekleri hiçbir durum yoktur. Gizemli antik yazıtlar bu Üç Hazineyi üç sembol olarak içerir. Ama dinle, dahası var…” ve Büyük Beyaz Lotus Çiçeği küçük tohumlara son tavsiyesini fısıldamış.

    Sonunda şöyle demiş: “Her birinize inanıyorum ve eve, Sihirli Göl'ün yüzeyine döndüğünüzde sizi bekliyor olacağım.” 

  • arrow
    arrow

    Akşam olduğunda, lotus tohumlarını taşıyan kapsül su yüzeyinin üzerine eğilmiş ve tohumların hepsi Sihirli Göl’ün suyuna düşmüş.

    Tohumlardan biri diğerlerinden daha hızlıymış. Merak etmiş: “Büyük Beyaz Lotus Çiçeği neden yolculuğumuzun zor olacağını söyledi? Su temiz ve berrak, güneşin suyun içinde yansıdığını bile görebiliyorum.” Küçük Tohum aşağı doğru düşmenin tırmanmaktan çok daha kolay olduğunu bilemeyecek kadar masummuş.

    Küçük Tohum derinlere düştükçe, su da bir o kadar koyulaşmış, en sonunda etrafı çamur ve kum oluncaya kadar. “Oh – oh – oh!” diye bağırmış Küçük Lotus Tohumu, “Hiçbir şey göremiyorum!” Ama çamurun içine daha da derinlere girmiş… ve o kadar korkmuş ki gözlerini kapatmış. 

  • arrow
    arrow

    Bir süre sonra, Küçük Tohum, önce bir gözünü sonra da diğerini açmaya karar vermiş, ama yine de kesinlikle hiçbir şey görememiş.

    “Şimdi nereye gitmeliyim? Evim nerede? Nasıl geri döneceğim?” Sanki sorularına cevap veriyormuş gibi, Küçük Tohum bazı garip yutkunma sesleri duymuş. Karanlık ve uzun bir şey ona hızla yaklaşıyormuş.

    Kısa süre sonra Küçük Tohum onu görebilmiş: gelen büyük bir timsahmış. Hayvanın sırtında ismi yazıyormuş, ancak karanlıkta okumak imkansızmış.

    “Küçük Tohum, Küçük Tohum,” yaratık derin ve tehdit edici bir sesle konuşmaya başlamış, “Seni bekliyordum. Yeni bir hayat seni bekliyor ve sana bazı değerli tavsiyeler vermek istiyorum. 

  • arrow
    arrow

    Hayatta her türlü durum vardır. Bazen birisi yanlışlıkla sana çarpabilir, sonuçta burası çok karanlık bir yer.  
    Ya da belki de birinin morali bozuk olduğu için, bizim dünyamızda moraller genellikle bozuktur, biri sana kırıcı bir şey söyleyebilir.  
    Böyle bir şey olduğunda, asla cezasız kalmasına izin verme! Onlara iki veya üç katı cevap ver, olabildiğince sert vur, böylece diğerleri de senin kim olduğunu bilsinler…” – gizemli varlık enerjik konuşmasına devam etmiş.

    Korkmuş bir halde, Küçük Tohum şöyle düşünmüş:  
    “Belki de öyle olmalı. Böyle korkunç bir yerde başka nasıl hayatta kalınabilir?” Ama aniden Büyük Beyaz Lotus Çiçeği’nin sözlerini hatırlamış ve şöyle düşünmüş:  
    “Eğer bu varlığın tavsiyelerine uyarsam, sonsuza kadar bu kirli yerde kalırım ve çok yakın zamanda aynı derecede korkunç görünürüm.” 

  • arrow
    arrow

    Korkunç yaratık, su altındaki timsah, yavaşça yaklaşmaya başlamış.

    Küçük Tohum tavsiyelerinin sadece birini bile kabul etseymiş, timsahın onun bir parçasını ısırarak koparmaya hakkı olabilirmiş; bu dünyada hiçbir şey ücretsiz değilmiş, tavsiye bile.  
    O zaman geri dönmek ve Sihirli Göl'ün üzerinde güzel bir çiçek olmak mümkün olmazmış.

    “Her zaman bir çıkış yolu vardır! Her zaman bir çıkış yolu vardır!” Küçük Tohum kendi kendine tekrarlamış.  
    Ve aniden Büyük Beyaz Lotus Çiçeği’nin sırrı olan  
    Üç Hazine’yi hatırlamış: 

  • arrow
    arrow

    “Her zaman derinlerde, her birinizde, Üç parlak, güçlü Hazinenin gizlendiğini unutmayın 

    zhen

    DOĞRULUK

    shan

    MERHAMET

    ren

    HOŞGÖRÜ

    Zamanı geldiğinde size yardımcı olacaklar.”  
    Ve sonra bir mucize olmuş!

    Küçük Tohum kötü tavsiyeyi kabul etmeyi reddettiğinde, aydınlık bir MERHAMET ışıltısı, etrafına ışık yayan parlak bir yıldız gibi onu sarmış. Canavarın sırtındaki isim artık okunuyormuş: “Kötülük”. Güçlü bir kuvvet aniden Küçük Tohum’u dev bir salıncaktaymış gibi yukarı doğru fırlatmış. 

  • arrow
    arrow

    Yavaş yavaş, tamamen farklı bir dünya belirmiş.  
    Kirli Karanlık Dünya şimdi çok aşağıdaymış ve Küçük Tohum’un etrafı da sadece koyu griymiş.

    Nefes almak da artık daha kolaymış.

    Küçük Tohum etrafına bakmış ve fark etmiş:  
    “Evet! İki taç yaprağım var! Vay canına! Gerçek bir çiçeğe dönüşüyorum!”

    Ama yine de sevinmek için henüz çok erkenmiş…  

  • arrow
    arrow

    Kasvetli çevreden sümüksü, siğilli bir kurbağa yanına gelmiş. Büyük perdeli ayaklarıyla Tohum’a doğru yaklaşmış ve şöyle demiş: “Dünyamıza hoş geldin, Küçük Tohum! Bizim kurallarımız basit: Herkes kendisi için yaşar, kimseye yardım etmez. Yalnızca kendi çıkarlarını koru, bedeli ne olursa olsun ve gerekirse bunun için yalan da söyleyebilirsin. Yanlış bir şey yaptıysan, suçu başkasına at. Eğer şeker paylaşıyorsan, bunu şöyle yap: beş tanesi kendine, bir tanesi diğerine…” 
     
    Küçük Tohum, gözlerini korkuyla kocaman açmış ve bu kadar garip şeyler konuşan yaratığa bakmış. Büyük Beyaz Lotus Çiçeği’nin onlara öğrettiklerinden oldukça farklıymış! 

  • arrow
    arrow

    Bu kez, Üç Hazine hakkındaki düşünce çok daha hızlı aklına gelmiş, çünkü Gri Dünya'da kalmak ve bu canavarın kurallarına göre yaşamak Küçük Tohum'un istediği şey değilmiş.

    O anda, DOĞRULUK bir fener gibi parlamış. Koruyucu bir örtü Küçük Tohum’u sarmış ve onu coşkuyla yukarı doğru fırlatmış. Siğilli kurbağanın sırtındaki “Sahtekârlık” okunabiliyormuş.

    Sonrasında Küçük Tohum kendisini bir Bulanık Dünya'da bulmuş, ancak altı taç yaprağını da mutlu bir şekilde hareket ettirebiliyormuş! Evet, şimdi üç kat daha fazlaymış, çünkü her zaferle, Küçük Tohum güçleniyormuş. Üstünde bir yerlerde, Tohum artık güneş ışınlarını görebiliyormuş. 
     
    Fakat sınav daha bitmemiş… 

  • arrow
    arrow

    Uzakta daha çok şişman bir yılan gibi görünen çirkin bir solucan belirmiş. Küçük Tohum'a bakarak yavaşça yaklaşmış ve sanki Küçük Tohum’un zayıflıklarını bulmaya çalışıyormuş gibi onu incelemiş.

    Solucan, diğer dünyaların kötü sakinleri kadar güçlü değilmiş ama daha akıllıymış. Cana yakın bir sesle konuşmuş: “Şanslısın, Küçük Lotus Çiçeği, sana artık haklı olarak böyle seslenebiliriz. Bizim barış dünyamızda rüzgâr yoktur ve o kadar karanlık değildir. Kurallar ise basit ve kolaydır:

    Birincisi, bir şeyi yapmak istemiyorsan, onu yapma, onu ne öğren ne de onun için elinden geleni yap, biz zorluklarımızın üstesinden gelmek yerine onlardan kaçarız.

    İkincisi, arkadaşlara ihtiyacımız yoktur, çünkü arkadaşların varsa moralleri bozuk olduğunda onlara katlanmak veya zor durumlarda onlara yardım etmek zorunda kalabilirsin.

  • arrow
    arrow

    Üçüncüsü: Birisi sana hoş olmayan bir şey derse, kesinlikle alttan alma. Aklına gelen şeyler çok kötüyse de çekinme ve söyle…”

    “Tabii ki, gayret etmemek cazip gelebilir... ama sonra asla yeni bir şey öğrenmeyeceğim. Ayrıca, arkadaşsız yalnız kalmak sıkıcı, ne kadar korkunç! Hayır, hayır, hayır!” diye düşünmüş Küçük Lotus Çiçeği, “Bu sönük, sıkıcı dünyadan kurtulmak için her şey benim içimde!”

    Üçüncü hazine yardım etmeye hazırmış. Aniden HOŞGÖRÜ yıldızı kalbinde hızla çiçek gibi açmış ve sedef gibi parıldayan bir ışık topu Küçük Lotus Çiçeği'ni sarmış ve Küçük Lotus yavaşça yükselmeye başlamış. 

  • arrow
    arrow

    Küçük Lotus Çiçeği yükselirken “Tembellik” ismindeki solucan derinlerde kalmış ve gittikçe küçülmüş ve en sonunda tamamen gözden kaybolmuş.

    Güneş ışığı gittikçe daha parlak bir hale gelmiş ve etrafındaki su gittikçe berraklaşmış. Küçük Lotus Çiçeği gittikçe güçleniyor, gövdesi artık daha hızlı büyüyormuş ve güven doluymuş. Koyu Gri ve Bulanık dünyalar artık çok aşağıdalarmış.

    Su ve hava arasında artık bir sınır kalmamış. Küçük Lotus Çiçeği gizemli Sihirli Göl’ün yüzeyinde belirmiş. 

  • arrow
    arrow

    “Eve hoş geldin, Küçük Lotus Çiçeği!”

    Bu Büyük Beyaz Lotus'un sesiymiş. “Şimdi güçlü ve güzel bir lotus haline geldin. Artık gücünle başkalarına yardım edebilir ve kusursuz güzelliğinle dünyaya sevinç verebilirsin.”

    Küçük Lotus Çiçeği göldeki yansımasına bakmış...  
    ve ışıltılı, şeffaf taç yaprakları olan muhteşem bir çiçek görmüş.

    Etrafında daha fazla lotus çiçeği büyümeye başlamış. Her biri kendi yolunu izlemiş ve şimdi eşsiz güzelliklerini gösteriyorlarmış. Onlara yakından bakarsanız, umutlu bakışlarını görebilirmişsiniz, sanki size şöyle söylüyorlarmış:

    “Yolunu iyi bir şekilde yürü!” 

arrow
book
Uzak ve güzel, sessizliğin güzel bir müzik gibi yankılandığı ve havanın baldan tatlı olduğu bir yerde, bir Gizemli Göl varmış.

Her sabah masmavi sularının üstünde, bir sürü güzel lotus çiçeği etraflarındaki dünyanın güzelliğinden zevk alarak ve sevinçlerini birbirleriyle paylaşarak açarlarmış.

Bu lotus çiçeklerinin her biri kendine özgü, benzersiz ve asilmiş: beyaz, pembe, kırmızı ve hatta sarı ve mavi…
ve Gizemli Göl onları sularında yansıtıyormuş.

Bir keresinde o Göl’de çok özel bir şey olmuş…
Büyük Beyaz Lotus Çiçeği, kalbindeki tohum kapsülünde olgunlaşmış olan küçük tohumlar ile konuşmaya başlamış:

“Sevgili çocuklarım! Siz artık olgunlaştınız ve kendi yolunuza başlama zamanı geldi. Sizi zor ve tehlikeli bir yolculuk bekliyor. Bu yolculuğun sonunda her biriniz bizim dünyamızın sakinleri kadar güzel olabilirsiniz. Ancak, hepiniz yolunuzu sonuna kadar sürdürmeyecek ve evinize geri dönmeyeceksiniz.
Beni çok dikkatli dinleyin çünkü bu eski bilgi nesilden nesile aktarıldı.
Her birinizde altınla bile satın alınamayan Üç tane Hazine gizlidir. Tehlikedeyseniz ancak onları hatırlayabilirseniz, en zor sınavları geçebilirsiniz.
Bu Üç Hazine
zhen

DOĞRULUK

shan

MERHAMET

ren

HOŞGÖRÜ

Onların size yardım edemeyecekleri hiçbir durum yoktur. Gizemli antik yazıtlar bu Üç Hazineyi üç sembol olarak içerir. Ama dinle, dahası var…” ve Büyük Beyaz Lotus Çiçeği küçük tohumlara son tavsiyesini fısıldamış.

Sonunda şöyle demiş: “Her birinize inanıyorum ve eve, Sihirli Göl'ün yüzeyine döndüğünüzde sizi bekliyor olacağım.”
Akşam olduğunda, lotus tohumlarını taşıyan kapsül su yüzeyinin üzerine eğilmiş ve tohumların hepsi Sihirli Göl’ün suyuna düşmüş.

Tohumlardan biri diğerlerinden daha hızlıymış. Merak etmiş: “Büyük Beyaz Lotus Çiçeği neden yolculuğumuzun zor olacağını söyledi? Su temiz ve berrak, güneşin suyun içinde yansıdığını bile görebiliyorum.” Küçük Tohum aşağı doğru düşmenin tırmanmaktan çok daha kolay olduğunu bilemeyecek kadar masummuş.

Küçük Tohum derinlere düştükçe, su da bir o kadar koyulaşmış, en sonunda etrafı çamur ve kum oluncaya kadar. “Oh – oh – oh!” diye bağırmış Küçük Lotus Tohumu, “Hiçbir şey göremiyorum!” Ama çamurun içine daha da derinlere girmiş… ve o kadar korkmuş ki gözlerini kapatmış.
Bir süre sonra, Küçük Tohum, önce bir gözünü sonra da diğerini açmaya karar vermiş, ama yine de kesinlikle hiçbir şey görememiş.

“Şimdi nereye gitmeliyim? Evim nerede? Nasıl geri döneceğim?” Sanki sorularına cevap veriyormuş gibi, Küçük Tohum bazı garip yutkunma sesleri duymuş. Karanlık ve uzun bir şey ona hızla yaklaşıyormuş.

Kısa süre sonra Küçük Tohum onu görebilmiş: gelen büyük bir timsahmış. Hayvanın sırtında ismi yazıyormuş, ancak karanlıkta okumak imkansızmış.

“Küçük Tohum, Küçük Tohum,” yaratık derin ve tehdit edici bir sesle konuşmaya başlamış, “Seni bekliyordum. Yeni bir hayat seni bekliyor ve sana bazı değerli tavsiyeler vermek istiyorum.
Hayatta her türlü durum vardır. Bazen birisi yanlışlıkla sana çarpabilir, sonuçta burası çok karanlık bir yer.
Ya da belki de birinin morali bozuk olduğu için, bizim dünyamızda moraller genellikle bozuktur, biri sana kırıcı bir şey söyleyebilir.
Böyle bir şey olduğunda, asla cezasız kalmasına izin verme! Onlara iki veya üç katı cevap ver, olabildiğince sert vur, böylece diğerleri de senin kim olduğunu bilsinler…” – gizemli varlık enerjik konuşmasına devam etmiş.

Korkmuş bir halde, Küçük Tohum şöyle düşünmüş:
“Belki de öyle olmalı. Böyle korkunç bir yerde başka nasıl hayatta kalınabilir?” Ama aniden Büyük Beyaz Lotus Çiçeği’nin sözlerini hatırlamış ve şöyle düşünmüş:
“Eğer bu varlığın tavsiyelerine uyarsam, sonsuza kadar bu kirli yerde kalırım ve çok yakın zamanda aynı derecede korkunç görünürüm.”
Korkunç yaratık, su altındaki timsah, yavaşça yaklaşmaya başlamış.

Küçük Tohum tavsiyelerinin sadece birini bile kabul etseymiş, timsahın onun bir parçasını ısırarak koparmaya hakkı olabilirmiş; bu dünyada hiçbir şey ücretsiz değilmiş, tavsiye bile.
O zaman geri dönmek ve Sihirli Göl'ün üzerinde güzel bir çiçek olmak mümkün olmazmış.

“Her zaman bir çıkış yolu vardır! Her zaman bir çıkış yolu vardır!” Küçük Tohum kendi kendine tekrarlamış.
Ve aniden Büyük Beyaz Lotus Çiçeği’nin sırrı olan
Üç Hazine’yi hatırlamış:
“Her zaman derinlerde, her birinizde, Üç parlak, güçlü Hazinenin gizlendiğini unutmayın
zhen

DOĞRULUK

shan

MERHAMET

ren

HOŞGÖRÜ

Zamanı geldiğinde size yardımcı olacaklar.”
Ve sonra bir mucize olmuş!

Küçük Tohum kötü tavsiyeyi kabul etmeyi reddettiğinde, aydınlık bir MERHAMET ışıltısı, etrafına ışık yayan parlak bir yıldız gibi onu sarmış. Canavarın sırtındaki isim artık okunuyormuş: “Kötülük”. Güçlü bir kuvvet aniden Küçük Tohum’u dev bir salıncaktaymış gibi yukarı doğru fırlatmış.
Yavaş yavaş, tamamen farklı bir dünya belirmiş.
Kirli Karanlık Dünya şimdi çok aşağıdaymış ve Küçük Tohum’un etrafı da sadece koyu griymiş.

Nefes almak da artık daha kolaymış.

Küçük Tohum etrafına bakmış ve fark etmiş:
“Evet! İki taç yaprağım var! Vay canına! Gerçek bir çiçeğe dönüşüyorum!”

Ama yine de sevinmek için henüz çok erkenmiş…
Kasvetli çevreden sümüksü, siğilli bir kurbağa yanına gelmiş. Büyük perdeli ayaklarıyla Tohum’a doğru yaklaşmış ve şöyle demiş: “Dünyamıza hoş geldin, Küçük Tohum! Bizim kurallarımız basit: Herkes kendisi için yaşar, kimseye yardım etmez. Yalnızca kendi çıkarlarını koru, bedeli ne olursa olsun ve gerekirse bunun için yalan da söyleyebilirsin. Yanlış bir şey yaptıysan, suçu başkasına at. Eğer şeker paylaşıyorsan, bunu şöyle yap: beş tanesi kendine, bir tanesi diğerine…”

Küçük Tohum, gözlerini korkuyla kocaman açmış ve bu kadar garip şeyler konuşan yaratığa bakmış. Büyük Beyaz Lotus Çiçeği’nin onlara öğrettiklerinden oldukça farklıymış!
Bu kez, Üç Hazine hakkındaki düşünce çok daha hızlı aklına gelmiş, çünkü Gri Dünya'da kalmak ve bu canavarın kurallarına göre yaşamak Küçük Tohum'un istediği şey değilmiş.

O anda, DOĞRULUK bir fener gibi parlamış. Koruyucu bir örtü Küçük Tohum’u sarmış ve onu coşkuyla yukarı doğru fırlatmış. Siğilli kurbağanın sırtındaki “Sahtekârlık” okunabiliyormuş.

Sonrasında Küçük Tohum kendisini bir Bulanık Dünya'da bulmuş, ancak altı taç yaprağını da mutlu bir şekilde hareket ettirebiliyormuş! Evet, şimdi üç kat daha fazlaymış, çünkü her zaferle, Küçük Tohum güçleniyormuş. Üstünde bir yerlerde, Tohum artık güneş ışınlarını görebiliyormuş.

Fakat sınav daha bitmemiş…
Uzakta daha çok şişman bir yılan gibi görünen çirkin bir solucan belirmiş. Küçük Tohum'a bakarak yavaşça yaklaşmış ve sanki Küçük Tohum’un zayıflıklarını bulmaya çalışıyormuş gibi onu incelemiş.

Solucan, diğer dünyaların kötü sakinleri kadar güçlü değilmiş ama daha akıllıymış. Cana yakın bir sesle konuşmuş: “Şanslısın, Küçük Lotus Çiçeği, sana artık haklı olarak böyle seslenebiliriz. Bizim barış dünyamızda rüzgâr yoktur ve o kadar karanlık değildir. Kurallar ise basit ve kolaydır:

Birincisi, bir şeyi yapmak istemiyorsan, onu yapma, onu ne öğren ne de onun için elinden geleni yap, biz zorluklarımızın üstesinden gelmek yerine onlardan kaçarız.

İkincisi, arkadaşlara ihtiyacımız yoktur, çünkü arkadaşların varsa moralleri bozuk olduğunda onlara katlanmak veya zor durumlarda onlara yardım etmek zorunda kalabilirsin.
Üçüncüsü: Birisi sana hoş olmayan bir şey derse, kesinlikle alttan alma. Aklına gelen şeyler çok kötüyse de çekinme ve söyle…”

“Tabii ki, gayret etmemek cazip gelebilir... ama sonra asla yeni bir şey öğrenmeyeceğim. Ayrıca, arkadaşsız yalnız kalmak sıkıcı, ne kadar korkunç! Hayır, hayır, hayır!” diye düşünmüş Küçük Lotus Çiçeği, “Bu sönük, sıkıcı dünyadan kurtulmak için her şey benim içimde!”

Üçüncü hazine yardım etmeye hazırmış. Aniden HOŞGÖRÜ yıldızı kalbinde hızla çiçek gibi açmış ve sedef gibi parıldayan bir ışık topu Küçük Lotus Çiçeği'ni sarmış ve Küçük Lotus yavaşça yükselmeye başlamış.
Küçük Lotus Çiçeği yükselirken “Tembellik” ismindeki solucan derinlerde kalmış ve gittikçe küçülmüş ve en sonunda tamamen gözden kaybolmuş.

Güneş ışığı gittikçe daha parlak bir hale gelmiş ve etrafındaki su gittikçe berraklaşmış. Küçük Lotus Çiçeği gittikçe güçleniyor, gövdesi artık daha hızlı büyüyormuş ve güven doluymuş. Koyu Gri ve Bulanık dünyalar artık çok aşağıdalarmış.

Su ve hava arasında artık bir sınır kalmamış. Küçük Lotus Çiçeği gizemli Sihirli Göl’ün yüzeyinde belirmiş.
“Eve hoş geldin, Küçük Lotus Çiçeği!”

Bu Büyük Beyaz Lotus'un sesiymiş. “Şimdi güçlü ve güzel bir lotus haline geldin. Artık gücünle başkalarına yardım edebilir ve kusursuz güzelliğinle dünyaya sevinç verebilirsin.”

Küçük Lotus Çiçeği göldeki yansımasına bakmış...
ve ışıltılı, şeffaf taç yaprakları olan muhteşem bir çiçek görmüş.

Etrafında daha fazla lotus çiçeği büyümeye başlamış. Her biri kendi yolunu izlemiş ve şimdi eşsiz güzelliklerini gösteriyorlarmış. Onlara yakından bakarsanız, umutlu bakışlarını görebilirmişsiniz, sanki size şöyle söylüyorlarmış:

“Yolunu iyi bir şekilde yürü!”
arrow